10924,50%-1,34
42,21% 0,25
48,86% 0,30
5430,60% 0,78
9007,06% 0,59
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi'nden Giovanni Strona ve meslektaşları tarafından 27 Temmuz'da açık erişimli PLOS Computational dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, eriyen permafrosttan kaçan antik patojenler mikrobiyal topluluklara zarar verme potansiyeline sahip.
Buzda hapsolmuş veya uzak laboratuvar tesislerinde gizlenmiş "zamanda yolculuk yapan" patojenlerin serbest kalarak feci salgınlara neden olabileceği fikri, nesiller boyu romancılara ve senaristlere ilham verdi. Eriyen buzullar ve permafrost, birçok uyku halindeki mikrop türüne yeniden ortaya çıkma fırsatı verirken, bu mikropların insan sağlığına ve çevreye yönelik potansiyel tehditlerini tahmin etmek zor olmuştur.
Yeni bir çalışmada Strona'nın ekibi, bilgisayar simülasyonlarını kullanarak bu mikropların oluşturduğu ekolojik riskleri ölçtü. Araştırmacılar, geçmişten gelen dijital virüs benzeri patojenlerin bakteri benzeri konak topluluklarını istila ettiği yapay evrim deneyleri gerçekleştirdiler. İstilacı patojenlerin konak bakteri çeşitliliği üzerindeki etkilerini, istilanın olmadığı kontrol topluluklarındaki çeşitlilikle karşılaştırdılar.
Ekip, simülasyonlarında, eski istilacı patojenlerin modern toplulukta sıklıkla hayatta kalabildiğini ve evrimleşebildiğini ve yaklaşık yüzde 3'ünün baskın hale geldiğini buldu. Baskın işgalcilerin çoğu, daha geniş topluluğun bileşimi üzerinde çok az etkiye sahipken, işgalcilerin yaklaşık yüzde 1'i öngörülemeyen sonuçlar verdi. Bazıları, konakçı türlerin üçte birinin yok olmasına neden olurken, diğerleri, kontrol simülasyonlarına kıyasla çeşitliliği yüzde 12'ye kadar artırdı.
Salınan patojenlerin bu yüzde 1'inin oluşturduğu riskler küçük görünebilir, ancak modern topluluklara düzenli olarak salınan çok sayıda eski mikrop göz önüne alındığında, salgın olaylar hala önemli bir tehlikeyi temsil ediyor. Yeni bulgular, zamanda yolculuk yapan patojenlerin oluşturduğu şimdiye kadar bilim kurgu hikayeleriyle sınırlı risklerin aslında ekolojik değişimin ve insan sağlığına yönelik tehditlerin itici güçleri olabileceğini gösteriyor.